Hem biyolog hem hava delisi Mehmet Göktuğ, bu sefer eski bir gezimizi anlatıyor…
————
Doğayı kendinden soyutlamayan, kendisini onun bir parçası olarak gören Anadolu insanının, üzerine birçok söz söylediği nisan karının erik çiçeklerine düştüğü günlerden birinde konuşmuştuk. Güz ve kış boyunca burnu dahi akmayıp, Samsun’da buluşacağımız gün yataklara düşecek kadar hastalanıp Samsun’daki buluşmaya gidememem sebebiyle yeni bir buluşma önermiştim. Köyden attığım fotoğraflarla Çihiro ve Havadelisi’ni çoktan ikna etmiştim bile. Önümüzdeki yaz mevsiminde üçümüz, memleketim olan, Yozgat Aydıncık çevresinde dağ taş gezip, keyifli vakitler geçirmeyi planlıyorduk.
Okulun ve Ankara’daki işlerimin bitmesini fırsat bilip erkenden (19.06.2017) memlekete gittim.

19.06.2017 – Çorum Sungurlu yakınları. Rakımın 600 m’ye kadar indiği Delice – Sungurlu arasında doğal bozkırlar yer almaktadır. Rakımın düşük olması sebebiyle ekinler tamamiyle sararmışlar. NOT: Otobüs camından çekildiği için fotoğraf iyi değil ancak Anadolu’nun coğrafi çeşitliliği ve buna bağlı olarak fenolojik farklılıkları göstermek istedim.

19.06.2017 – Sungurlu – Alaca arasında bulunan, yaklaşık 1100 m yüksekliğindeki, Ekmekçi Beli. Sungurlu ile arasında yalnızca 25 km var ancak buradaki ekinler yemyeşil. Alanda tarım alanları dışında antropojen bozkırlar, dere kenarı (riparian) vejetasyonu ve meşelikler yer alıyor. NOT: Otobüs camından çekildiği için fotoğraf iyi değil ancak Anadolu’nun coğrafi çeşitliliği ve buna bağlı olarak fenolojik farklılıkları göstermek istedim.

19.06.2017 – Köye varınca 1200 m ve yukarısını kaplayan bir sisle karşılaştım. Ankara şehir merkezinin keşmekeşliğinden sonra bu serin ve karanlık hava ilaç gibi geldi.
Havadelisi ve Çihiro’nun geleceği 07.07.2017 tarihine kadar fırsat buldukça araziye çıktım. Etrafımızdaki kuşları, bitkileri, memelileri kısaca doğayı gözlemlemek, doğal süreçler üzerine kafa yormak, doğada yaşayan insanların sahip olduğu kadim doğa kültürünün izini sürüp, ona tanıklık etmek, biz insanların birçok şeyi daha iyi kavramasını sağlıyor. Hayata bakış açımızda büyük değişikliklere sebep oluyor. Bitmez tükenmez merakımızı besleyerek daha da meraklandırıyor. Belki de en önemlisi bizim de doğanın bir parçası olduğumuzu, kendimizi doğadan soyutlamanın felaketlere yol açtığını kavratıyor.

21.06.2017 – Tarım alanları, eski tarım alanları, çayırlıklar, meşelikler, kayalık alanlar… Bu gibi mozaik habitatlar biyoçeşitlilik için çok değerliler.

22.06.2017 – Eski bir teşi – öreke. Yün eğirmekte kullanılan teşi Anadolu kültürlerinde oldukça önemli bir yer temsil ediyor. Türkülerde, şarkılarda geçen bu önemli araç ve kadim kültürü ne yazık ki günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

22.06.2017 – Saçlı meşe – Quercus cerris, ispir meşesi – Q. macranthera ssp. syspirensis, kayın – Fagus orientalis gibi türlerden oluşan bu ormanlık alan 1300 m ve daha üst rakımlarda mevcut. Anadolu’daki en ilginç kayın dağılış alanlarından birisi.
Arazilerin sıklığını Sahra üzerinden gelen, son yılların en kuvvetli, sıcak hava dalgası sebebiyle biraz azalttım. Anadolu’nun batı kesimlerini kavuran sıcaklar Konya’daki Çihiro ve özellikle de Bodrum’daki Havadelisi’ni çok kötü bir şekilde etkilemişti. Batı Anadolu’da 45 derecenin üzerindeki sıcaklıklar ölçülürken Aydıncık’ta yalnızca bir gün 35 dereceyi geçen sıcaklık ölçüldü. Aydıncık, 900 m civarındaki alçak rakımına rağmen yaz mevsiminde Yozgat’ın en serin ilçelerinden birisi oluyor.

06.07.2017 – Bir süredir yağmayan yağmurlar ve sıcak hava dalgası sebebiyle alçak rakımlardaki otsu bitkiler kurumaya başladı ancak dere kenarları ve yüksek rakımlı yerler hala yeşil.

06.07.2017 – Arazide bulduğum bir Gastropod fosili. Her fosil bulduğumda kalbim yerinden çıkacak gibi hissediyorum.

06.07.2017 – Bunlar da Nummulit fosilleri. Yörede para taşı olarak biliniyor. Antik Mısır’da insanlar sikke olarak kullanmışlar.
Uzun bekleyişler sonrasında büyük gün geldi. Havadelisi ve Çihiro’yu sabırsızlıkla bekliyordum. Havadelisi Samsun’dan, Çihiro ise Konya’dan gelecekti. Yıllardır beklediğim bu ana saatler vardı ve heyecanımdan yerimde duramıyordum. Havadelisi’ne köye geliş için alternatif rotalar tarif ettim. Büyük yollar yerine köy yollarından, dağ yollarından gelmeyi tercih etti. İçindeki Anadolu romantizmi ve doğa sevgisi sebebiyle önerdiğim yolların ona çok keyif vereceğini biliyordum. Samsun’dan Amasya’ya, Amasya’dan Çorum’a, Çorum’dan ise Ortaköy – Aydıncık istikametinde geldi. Sıcak hava dalgasının ardından gelen yukarı seviye trofu ve yer seviyesindeki poyraz yönlü rüzgarların serinlettiği havada kızıla dönmüş yumak yumak Cumulus bulutları bu büyük buluşma arifesinde hâletiruhiyemizi şenlendiriyordu. Havadelisi akşamüstü köye vardı. İlk misafirimiz gelmişti. Kısa süreli istirahatin ardından hasbihâl ederken Çihiro Aydıncık’a yaklaştığını haber etti. Havadelisi ve ben Çihiro’yu almak için yola koyulduk. Ağır ağır gittiğimiz 9 km’lik yol boyunca da muhabbetimiz devam etti. Uzun süredir mesajlaşarak tartıştığımız, beynimi kemiren birçok konuyu Havadelisi, büyük bir sakinlik içerisinde tane tane açıklıyordu. Aydıncık’a otobüsle eşzamanlı varmıştık. Çihiro da gelmişti sonunda. Daha evvel benim Ankara’da, Havadelisi’nin Samsun’da buluştuğu sevgili Çihiro’yu tekrardan görmek gönlümüzü adeta bir panayır yerine çevirmişti. Eve varıp karnımızı doyurduk. Ardından muhabbet muhabbeti açtı sarı öküz damdan aştı. Vakti gece ettik. Sabah erkenden kalkıp gezimize başlayacaktık. O kadar çok gezecek yer vardı ki karar verirken çok zorlandım. Şuraya da gidelim, buraya da gidelim, orası olmazsa katiyen olmaz, bu kadar yere vakit yetmez… gibi sorular uzun zamandır aklımı kurcalıyordu. En sonunda aralarından bazılarını seçtim. Sabah erkenden kalktık. Muazzam bir hava vardı dışarıda. Neredeyse temmuzun ortası gelmişti fakat kazaksız, polarsız dışarıda durmak üşütüyordu. Güzelce kahvaltımızı yaptıktan sonra yola çıktık. İlk durağımız Aydıncık ilçe merkezinin hemen üstünde bulunan bir Çerkes Köyü’ydü. Köye gelmeden önceki tepeden Aydıncık, Kümbetova, Kazankaya Kanyonu, Alan Dağı (1375 m) adeta ayaklarımızın altına seriliyordu.

08.07.2017 – Havadelisi Şebek Vadisi ve Dağnı Dağı’na (1765 m) sırtını dayamış çektiği fotoğrafları kontrol ediyor. Alanda görülen KKKA vakaları sebebiyle keneye karşı paçalarımız içine koyup üzerimizi sıklıkla kontrol ediyoruz.

08.07.2017 – Aydıncık, Kümbetova, Kazankaya Kanyonu, Alan Dağı (1375 m), daha arkada Karadağ (1566 m) ve Kırklar Dağı’nın (1812 m) görünüşü. Foto: İbrahim Akan
Tepeden etrafı izledikten sonra Ağıllı Köyü’ne ve ardından da bir başka Çerkes Köyü olan Fuadiye Köyü’ne doğru yol aldık. Yol boyunca durup etrafta gezindik, doğayı gözlemledik, fotoğraflar çektik. Ağıllı Köyü’nden sonra yol toprak ve yağmurlu zamanlarda 4×4 harici bir arabayla gitmek çok zor. Yakın zamanda yağmur yağmamasına rağmen geçtiğimiz konvektif sezondaki şiddetli yağmurların kazıdığı yolda ilerlemekte güçlük çektik. Ancak sonunda Fuadiye Köyü’ne varabildik. Fuadiye Köyü Çekerek ilçesine bağlı.

08.07.2017 – Ağıllı – Fuadiye Köyü arasından bir görünüm. Otlar mevsime rağmen yemyeşildi. Etrafta sarıçam (Pinus sylvestris), karaçam (P. nigra), kayın (F. orientalis), gürgen (Carpinus spp.), fındık (Corylus spp.), ardıç (Juniperus spp.), meşe (Quercus spp.) gibi türlerden oluşan oldukça güzel ormanlar bulunuyor. Yozgat’ın kuzeyi bilinenin aksine Orta Karadeniz Bölgesi içerisinde.

08.07.2017 – Orman içi açıklıkların bir kısmında ekinler var. Biçer-döver giremediği için hala tırpanla biçilip patoza veriliyor. Umarım yüzyıllarca daha devam eder bu geleneksel hasat yöntemi.

08.07.2017 – Fuadiye Köyü’nün üzerindeki Kartal Tepesi. Bu tepede korunmuş çok fazla sayıda asırlık ardıç ağacı mevcut. Anadolu başta olmak üzere birçok farklı coğrafya halkları için kutsal olan ardıcı bulunca sarılıp içindeki kadim sesleri dinlemeden edemedim. Foto: İbrahim Akan
Fuadiye Köyü’nden sonra sohbet ede ede Sorgun’a bağlı Eymir Beldesi’ne geldik, ardından da Şebek Geçidi’ne çıktık.

08.07.2017 – Şebek Geçidi’nden Şebek Vadisi, Aydıncık, Kümbetova, Kazankaya Kanyonu, Alan Dağı (1375 m), daha arkada Karadağ (1566 m) ve Kırklar Dağı’nın (1812 m) görünüşü. Foto: İbrahim Akan
Şebek Geçidi çok soğuktu. Nevalemizden bir şeyler atıştırırken o kadar üşüdüm ki polar ve bere giymek zorunda kaldım. Atik bir şekilde bir şeyler atıştırdıktan sonra Şebekpınarının lezzetli suyunu içtik ve Aydıncık ilçe merkezine indik. Aydıncık derenin içinde kalmasından mütevellit etrafındaki, benzer rakımlı, köylere nispeten daha sıcak oluyor. Şebek’teki soğuktan sonra Aydıncık’ın sıcağı bizi acıktırdı. Kısa bir süre önce bir şeyler atıştırmamıza rağmen birkaç bin nüfuslu küçük ilçe Aydıncık’ın esnaf lokantalarından birinde yemeğimizi yedik. Ardından da bir Önemli Doğa Alanı (ÖDA) olan Kazankaya Vadisi’ne doğru yola koyulduk. Kazankaya Vadisi’nde rakım 550 m’ye kadar düştüğü için Akdeniz mikrokliması görülüyor ve Akdeniz fitocoğrafik bölgesinden birçok bitki türü var. Kanyonun İncesu tarafında kızılçam (Pinus brutia) ormanları, nehir kenarında çınar (Platanus orientalis) ve incir (Ficus carica) toplulukları, etrafta tarım alanları, bozkırlar, karaçalı – menengiç toplulukları ve meşe ormanları mevcut. Doğal olduğu kadar arkeolojik olarak da oldukça değerli bir alan. Kanyonun içinde eski yerleşim alanları var. Ayrıca Kybele kabartması olduğundan bahsediliyor. Kanyonun içinde birkaç km’lik yürüyüş yaptık. O kadar sıcaktı ki onlarca kilometre yürümüşçesine yorulduk. Devasa kireç taşı blokları arasında insan kendisini oldukça aciz hissediyor. İnsanoğlunun sonu gelmez kibir ve açgözlülüğünün anlamsızlığını anlıyorsunuz. Kanyondan oldukça bitkin bir şekilde ayrıldık ve kanyonun Çorum kısmına gitmek için yola çıktık. 18. yy iskan politikaları sonucunda Dersim, Erzurum, Harput çevresinden bölgeye yoğun bir Kürt Alevi nüfusu göçüyor. Baskılardan dolayı köylerin birçoğu dağlık alanlarda kurulmuş. Bu şirin köylerin içinden geçerek Çorum’un Ortaköy ilçesinin 2 km yakınındaki Şapinuva’ya geliyoruz. Hititlerin önemli merkezlerinden birisi olan Şapinuva’yı gezdikten sonra kendimizi İncesu Köyü’ne atıyoruz. Bu sefer kanyonun Çorum tarafındayız. Yozgat tarafından daha farklı manzaralar karşılıyor bizi. Kanyonun her iki tarafı da eşsiz. Kanyondaki yürüyüşümüz sonrasından Kybele kabartmasına ulaşmak istiyoruz ama hem yorgunluk hem de kaya düşmesi sonucunda tehlikeli hale gelmiş yol sebebiyle gidemiyoruz. O kadar yorulmuşuz ki kendimizi köye zor attık. Yol boyunca Havadelisi bize birçok Kütahya türküsünün kaynak kişisi olan Hisarlı Ahmet’ten kayıtlar dinletti. Muhteşemdi. Kütahya halk kültürü o kadar zengin ki. Gomidas Vartabed gibi büyük bir etnomüzikolog çıkmış Kütahya’dan. Köye vardık. İstirahatten sonra yine muhabbet muhabbeti açtı. Çok keyifli birkaç gün geçirdik birlikte. Umarım bu buluşmalara devam eder, birlikte güzel vakit geçirebiliriz.

08.07.2017 – Kanyonda gezerken önümüze birden bir kınalı keklik – Alectoris chukar çıktı. Çok mutlu olduk hayvanı yakından gördük diye. Sonradan bir şey dikkatimizi çekti. Hayvan kaçmıyordu. Bir baktık ki ayağında halka var. Daha sonradan haberlere baktığımızda kısa bir süre önce kanyona keklik bırakıldığını okuduk. Doğal olmayan ortamlarda üretilen kekliklerin doğaya salınmasının ekolojik anlamnda hiçbir esprisi yok. Çünkü birçoğu predasyon dolayısıyla kısa sürede ölüyor. Eğer tür korunmak isteniyorsa doğadaki popülasyonların korunması lazım. Foto: İbrahim Akan